ARKEOLOJİK ALANLAR


AIGAI

Manisa ili, Yunusemre ilçesine bağlı Yuntdağıköseler Köyü'nün 2 km güneyindeki Gün Dağı'nın üzerinde, kısmen ayaktaki görkemli harabeleri ile dikkati çeken Aigai; antik yazarlara göre MÖ 1100 yıllarından sonra Yunanistan'dan gelerek Kuzeybatı Anadolu kıyılarına yerleşen Aioller tarafından kurulmuştur. Herodotos (MÖ 5.yüzyıl) Aigai'yi Aiollerin Aiolis Bölgesi'nde kurduğu 12 kent arasında saymaktadır. Aiollerin bölgeye gelişlerinin MÖ 1100 tarihlerinde başladığı ileri sürse de, kazı sonuçları şimdilik kentin kuruluşunun MÖ 8. yüzyılın sonlarından daha erkene gitmediğini göstermektedir. Kent MÖ 3. yüzyılın başlarından itibaren, Hellenistik Pergamon Krallığı'nın da desteğiyle bölgede ekonomik ve kültürel bir çekim merkezi haline gelmiş, Tiyatro, Kent Meclisi Binası (Bouleuterion) ve Agora Binası gibi görkemli yapılarla donatılmıştır. Aigai antik kentindeki kazı çalışmaları 2004 yılından beri Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ersin Doğer başkanlığında gerçekleştirilmektedir.

2015 yılından beri NekroPergEol Projesi kapsamında Aigai nekropolis alanında bir yüzey araştırması, arkeolojik kazılar, belgeleme çalışmaları, ayrıca jeofizik taramaları ve paleoantropoloji incelemeleri yürütülmektedir. Yaklaşık 20 hektar büyüklüğündeki Aigai nekropolis alanında, 2015 yılında yaklaşık 1,7 hektarlık kısmını kapsayan yüzey araştırmaları yapıldı. Bu araştırmalarda mezar yapıları, podyumlar, farklı mezar tipleri, mezar stelleri ve çeşitli mimari parçalar belgelendi. Ayrıca, nekropol alanının uzandığı bölgenin en yüksek noktasındaki bulunan bir Tümülüste kazı çalışmaları da gerçekleştirildi. Kazılarla açığa çıkarılan ilk gömütlerin MÖ 8. Yüzyılın sonu / 7. Yüzyılın başlarına tarihlenmesi Tümülüsün bu dönemde yapıldığına işaret etmektedir. Tümülüste klasik ve hellenistik dönemlerden de gömütlere rastlanmış, Roma döneminde de Tümülüsün mezar ritüelleri için kullanıldığı anlaşılmıştır. Nekropol alanı boyunca uzayan ve kente bağlanan anacadde üzerinde yer alan yuvarlak bir yapı da proje kapsamında detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu yuvarlak yapıda gerçekleştirilen incelemeler anıtın üç içbükey cepheye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Yapının altında altı adet sanduka mezar açığa çıkarılmış, bunların Aigai kentinin önde gelen ailelerinden Diaphenes ailesine ait bireylerin mezarları olduğu anlaşılmıştır. Bu aile MÖ 1. yüzyılda Euergetes olarak kentin bayındır bir hale gelmesi için hayır işlerinde bulunmuşlardır.

Dairesel anıt

Tümülüs

Roma nekropolleri

ELAIA


Antik Elaia kenti, Pergamon’un yaklaşık 25 km güneybatısında, Çandarlı körfezinde yer almaktadır. Kökeni Tunç Çağına kadar uzanan bu eski kent, denize yakınlığı ve güneyden gelip Kaikos (Bakırçay) ovasına ayrılan kıyıya paralel yol güzergahı üzerinde yer almasından dolayı Pergamon’un ana limanı olmaya elverişliydi. Anlaşılan o ki, I. Eumenes de (MÖ 263-241) bu durumun avantajını görmüş ve bundan faydalanmıştır: Epigrafik ve nümizmatik verilere dayanan yazılı kaynaklara göre, Elaia’nın Pergamon ve Attaloslar için öncelikle önemli bir gemi demirleme yeri olduğunu; daha sonra da başkentin ekonomik, askeri ve iletişim merkezi olma işlevlerini üstlendiğini görmekteyiz. 2006 - 2011 yılları arasında gerçekleştirilen disiplinlerarası yüzey araştırmaları ile bu görüş doğrulanmış ve aynı zamanda esaslı olarak geliştirilebilmiştir.

Kent hakkındaki araştırmalar, Bergama Müzesi ile işbirliği çerçevesinde, Elaia nekropollerindeki kaçak kazılar sonrasında gerçekleştirilmiş olan üç kurtarma kazısını da kapsamaktadır. İkisi Geç Klasik ve Hellenistik Dönemlere işaret eden kazılardan elde edilen buluntuların antropolojik açıdan değerlendirilmesi NekroPergEol projesi çerçevesinde tamamlanabilmiştir. Elaia’nın nekropolleri ile ilgili bu ve diğer incelemelerin sonuçları, Hellenistik Dönem Aeolis ölü gömme geleneği hakkındaki araştırmalarda önemli verileri oluşturmaktadırlar.

KYME

İzmir ve Phokaia‘nın kuzeyinde yer alan Kyme bir Yunan-Aiol kentidir ve 1982 yılından beri İtalyan bir ekip tarafından araştırılmaktadır. Catania Üniversitesi’nden Sebastiana Lagona tarafından oluşturulan araştırma ekibi, bugün Kalabria Üniversitesi’nden Antonio La Marca tarafından yönetilmektedir. Araştırma projemiz kapsamında Stéphane Verger’nin yönetiminde Rosella Pace ile birlikte (UMR 8546) çalışan bir Fransız ekip, 2012 yılından beri Kyme nekropollerini ve mezar anıtlarını incelemektedir.

A. Kentin konumu Antik Kyme kenti, Türkiye’nin batı kıyısında, İzmir’in yaklaşık 50 km kuzeyinde bulunan modern Aliağa’da yer almaktadır.
B. İki anıtsal mezar yapısı Kyme’deki araştırma bölgesi, içinde çok sayıda anıtsal mezarı da barındıran kuzey nekropolünü kapsamaktadır. 1994 yılında bulunan ilk mezar, ne yazık ki tamamiyle soyulmuş taştan bir mezar odasına sahiptir. Mezar 2012 yılında tamamiyle kazıldı ve detaylı bir şekilde belgelenebildi. İkinci mezar ise, Kyme’de çalışmış olan Çek arkeologlar tarafından 1930 yılında çekilmiş bir fotoğrafta görülen büyük bir tümülüstür. Bu tümülüs 2009 yılında merkezinin tamamen yağmalanmasından sonra mezar yapısı olarak tanımlanabilmişti. Merkezi gömünün açığa çıkarılması ise 2012 yılındaki kazılarla mümkün olmuştur.

C. Geç Arkaik Dönemden büyük bir tümülüs
Bir tepe üzerinde oluşturulan bu tümülüsten tüm kent alanı, liman ve Gediz Vadisi üzerinden Larissa’ya uğrayıp oradan da Sardes’e giden yol olmak üzere kentin yakın çevresi izlenebilmektedir. Tümülüs yaklaşık 45 m çapında ve 8 m yüksekliğindedir. Tepe oluşturulurken kullanılan malzeme olasılıkla etraftaki yüzey toprağıdır. Bu malzeme MÖ 7. Yüzyılın sonu ile 6. Yüzyılın ilk yarısına tarihlenen çok sayıda yerel keramik parçalarının yanısıra, MÖ 5. Yüzyıldan bir Attika siyah figürlü parçasını da içermektedir. Bu dönemden iki adet üç yüzlü bronz Pers ok ucu ve çok sayıda Alabastron parçası da açığa çıkarılmıştır. Tümülüsün merkezinde, üzerinde yekpare kapağı olan büyük bir taş lahit yer almaktaydı. Lahit, orthostat levhalardan oluşturulmuş bir sandık mezarın içine yerleştirilmiş ve ikinci kez kullanılan bloklarla kapatılmıştır. Lahtin kapağı mezar soyguncuları tarafından iki kez vurularak kırılmış, mezarın içi de tamamiyle karıştırılmış durumdaydı. Lahtin tabanına yerleştirilmiş olan ince tahtadan oluşan organik tabakanın içinde ele geçirilen kurşun levhaların hangi tarihe ait olduğu anlaşılamamaktadır. Kaçak kazıcıların gözünden kaçan tek ölü hediyesi akikten yapılmış taşıyla birlikte altın bir yüzüktür. Yüzük taşında, birbirine sarılarak uzanmış bir çiftin betimlendiği erotik bir sahne yer almaktadır. Ayrıca yüzüğün antik dönemde tamir gördüğü de tespit edilebilmektedir. Akik taşın yüzüğe yerleştirilme tekniği geç arkaik döneme işaret etmektedir. Lahtin içinde kemik bulunmaması burasının bir Kenotaph olabileceğini akla getirmektedir.

D. Pers Savaşları Döneminden önemli bir şahsiyetin mezarı mı?
Bu anıtsal mezar MÖ 5. Yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. İonia Ayaklanması’ndan sonra Kyme tekrar Pers kontrolüne geçmiş ve kentin limanı MÖ 480’de büyük Pers kralının Yunanistan’a yola çıkmadan önce donanmasını konuşlandırdığı yer haline gelmiştir. Salamis felaketinden arda kalan gemiler de Kyme Limanı’na dönmüşler ve kışı burada geçirmişlerdir. Mezarın büyüklüğü ve hakim konumu gözönünde bulundurulduğunda, o dönemde buralarda bulunmuş önemli bir Yunanlı ya da Perslinin gömülmüş olabileceği düşünülebilir. Mezarın ve buluntularının detaylı bir şekilde incelenmesi Kyme ve Aiolis’in Pers dönemine yeni bir ışık tutacaktır.

PERGAMON

Hellenistik Dönemde Attalos hanedanının hükümdarlık merkezi ve Roma Döneminde Anadolu’nun önemli metropollerinden biri olarak Pergamon kenti, antik dünyanın en önde gelen merkezlerinden biriydi. MÖ 3.-1. yüzyıllarda siyasi bir bölgesel güç olmasının yanı sıra, tanınmış bir kütüphaneye, görkemli yapılara ve sanat eserlerine sahip, aynı zamanda Asklepieion gibi her yerden ziyaretçi akınına uğrayan uluslararası çapta bir kutsal alanıyla kent, aynı zamanda kültürel ve dini açıdan da bir merkezdi. Alexandria veya Antiocheia gibi diğer Hellenistik Dönem kentlerinden farklı olarak Pergamon’un üzerinde modern bir yapılaşma olmamıştır; bu nedenle de arkeolojik araştırmalar açısından önemli bir potansiyel barındırmaktadır. Aynı şey kentin çevresi için de geçerlidir.

Pergamon’un başlangıç evrelerinden itibaren gelişimi, ayrıca bölgesel bir güç ve devlet olarak hangi dinamiklere sahip olduğunu anlamak için kentin yakın çevresinin de araştırılması kaçınılmazdır. Yaklaşık 140 yıldır süregelen yoğun arkeolojik kazılar ve araştırmalar Pergamon’un bilimsel açıdan önemli bir yer edinmesinin temelini oluşturmaktadır. Buna rağmen kent hakkında bir çok şey hala bilinmemektedir. Kısa bir zaman öncesine kadar kentin mezar anıtları ve nekropolleri de bunlar arasında yer almaktaydı. Ancak son on yıl içerisinde gerek eski kazıların ve buluntuların yeniden çalışılması, gerekse ağırlıklı olarak Roma Dönemi nekropollerinin kazılarla gün ışığına çıkarılmasıyla bu konuda bir çok yeni veriye ulaşılabilmiştir. Buna rağmen, özellikle büyük tümülüsler ve Hellenistik Dönem ölü gömme gelenekleri gibi alanlarda hala büyük belirsizlikler mevcuttur; NekroPergEol projesi söz konusu bilgi boşluklarının kapanmasına katkıda bulunacaktır.

Yığma Tepe

Tümülüs 2 ve Tümülüs 3

İlyas Tepe Tümülüsü

Diğer tümülüs örnekleri


 


Copyright © NekroPergEol 2016